Durûsu'l -Luğati'l-Arabiyye Dersleri Cilt-2
DERS 17
Soru-Cevap: Soru 1: 35.dkk da "onun oturağı müderristen uzaktır." lafzını iki türlü anlıyorum. 1.si=>"onun oturağı müderrise uzaktır" 2.si=>"onun oturağı müderristen daha uzaktadır".şimdi biz "mak'adehu beidun anhu" gibi lafızlardaki "an" harfi cerrini nasıl anlayalım. "ila" harfi cerri gibi anlasak doğru olur mu?
Cevap 1: Hem min (من) hem de an (عن) birer harf-i cerrdir. Her ikisinin de anlamı "-den, -dan" olarak Türkçe'de karşılık bulduğu için, aralarındaki fark çok gün yüzüne çıkmıyor. Özellikle bir Arapça-İngilizce sözlüğe baktığınızda bu farkı daha net anlarsınız. Bu sözlüklerde min (من) karşılığı olarak "from", an (عن) karşılığı olarak ise "away from" ifadesini görürsünüz. Yani an (عن) harfinde uzaklık vurgusu vardır. Bu nedenle bir yere yakınlık için karîbun min (قريب من), uzaklık için de ba'îdun an (بعيد عن) ifadeleri Arapça'da yerleşik olarak vardır. Bu bir yerleşik kalıptır. Gelelim anlamına: Bir cümleyi formülize edersek: "x قريب من y" ya da "x بعيد عن y" şeklinde cümlelerin ikisinde de kasıt x ile y arasındaki mesafedir. Ne var ki ilkinde bu mesafenin kısa olduğu, ikincisinde ise uzun olduğu anlaşılır. Yani bahsini ettiğiniz 2. anlam bu cümlelerden çıkmaz. Soru 2: "en" ile "enne" arasında bir fark varmı ? Cevap 2: "en" ve "enne" arasındaki fark şudur: En: fiili isim teviline sokar. Bir başka ifadeyle masdar-ı müevvel yapar. Nevasıb harflerindendir. Yani fiil-i muzâri’i naspeder. (-ması, -mesi anlamlarını getirir.) Enne: ise hüküm taşıyan isim cümlelerini hükümsüz ve kavramsal hale getirir. Hurûf-ı müşebbehe’dendir. İsmini nasb, haberini ref’eder. (“….dir.” şeklinde biten bir cümleyi bu hükümden çıkarıp“….olduğu” şeklinde kavramsallaştırır.) Ancak zaman zaman “enne”, “en” şeklinde ifade edilir ki, buna “muhaffef enne” denir. Bu bahis biraz su götürür. Arzu ederseniz bu isimle araştırabilirsiniz. Soru 3: lam-ı ta'lil yanına geldiği muzari fiili "en" gibi masdara çeviriyor diyebilirmiyiz? Cevap 3: Lam-ı ta’lîl özünde “için” anlamını taşıyan bir harf-i cerrden başka bir şey değildir. Harf-i cerrler isimlerin başına gelirler. Fiillerin ise “li” alması için masdarlaşması gerekir. Bu nedenle fiil “en” ile masdarlaşır, “li” ile de sebep bildirilmiş olur. Yani lam-ı ta’lil aslında “li” değil, “li-en” dir. Ancak yüzyıllar boyunca kullanımda “en” düşmüş ve lam tek başına kalmıştır. Tek başına kalan bu “lam” a da harf-i cerr değil, lam-ı ta’lil demiştir. Fiili de sanki mahzûf (atılmış) “en” değil, de “li” naspediyormuş gibi olmuştur. Bu bağlamda “li” fiili masdarlaştırmıyor, görünmeyen bir “en” tarafından masdar yapılmış fiili bir işe illet (sebep) yapıyor. |
|